29 Şubat 2012 Çarşamba

NEY

     NEY ,
Sana yazıyorum bugün ...
 Aramızda kalsın ama , en çok sen etkiliyorsun beni . Binlerce ses arasında bile seni uzaktan duymam yetiyor bana , bırakıp her şeyi , herkesi , sadece seni dinleyebiliyorum biliyor musun . Ve kimse de anlamıyor bunu , seni çok sevdiğimi . Söylersem sanki büyümüz bozulacak , onlar da sevecek seni sanıyorum , ya severlerse ? İstemiyorum bunu ben … Yalnız kalamayız o zaman işte , korkuyorum . Bir Ney dinlesek diyecekler , yanlarında ben,  öyle kalakalacak , bir şey diyemeyecek ve belki de ellerinde birer kadeh bir şey olacak , şerefe diyecekler diye korkuyorum … Hayır ! Bu öyle dinlenmez ki ! Gidin siz , başka şey dinleyin …
     Anlat bana NEY , konuş benimle . Nasıl bu denli içten çıkıyor o sesler senden , hafif incecik bir kamışken mi kestiler seni söyler misin ?
     Ağlamak değil bende yarattığın duygu , çok daha ötesi var bunun . Huzur karışmış hüzün desem , hayır , tam bu da değil aslında … Anlatabilmeni ne çok isterdim biliyor musun ? Efsanelerin var hani , kesildiğin sazlıklara duyduğun özlemmiş ,  hasretinmiş senin bu , ana vatanına , öyle mi Ney?
  Kesip delik deşik ettikleri bedeninin haykırışı mı içimi yakan sesin ?  Bir ilahi aşkına mı uzanmak istiyorsun yoksa her dokunuşlarında sana ? 
     Anladım ben , sen de sevmiyorsun duygularını anlatmayı . Dinlesinler ,duysunlar ama çok da bilmesinler istiyorsun seni . Olur ya bir gün istersin , anlatmak gelir içinden , bana anlat olur mu , kimselere söylemem söz    Ney …
   Dinle ;
http://www.youtube.com/watch?v=mody7Mxl4BU&feature=related

27 Şubat 2012 Pazartesi

Yaşasın Yalan Söyledim

       Evet , söyledim ne var . Hem öğrendim ki yalan söylemeyi , hiç zor değilmiş bir de , öğrendim . Canımın çekmediği , içimin istemediği şeyleri  yapmamayı da yeni öğrendim ben . Yok , her şeyi geç öğrenmem , ilk anlatılışta , ilk kelimede anlarım daha konunun nereye gideceğini , akıllıyımdır . Da , yalan zordu biraz . İlk başta yapamayacağımı sandım , bi korktum , ya anlarlarsa ?
     Anlamadılar ... Yaşasın !!! Nay nana nana naay ,  bi daha denicem hem , bu da olursa tamamdır :))
Sabah uyandığımda ( o gün ) hiç keyfim yoktu , hani mıyır mıyır ev kedisi gibi sağa sola uzanayım , ayaklarımı uzatayım , kendimi esneteyim , içim çeksin kitap okuyayım , çekmesin uyuyayım günlerinden bir gün işte . Hane neşeli , ne yapsalar , nereye gitseler derdindeler . Hadi TırTılmışşş , kalkıp gidilsinmiş oraya buraya ! Uff , nasıl reddetsem de bana dokunmasalar . Hem kırılmasınlar istiyorum,  hem de gitmemek . E ikisi aynı eylemde buluşmuyor ... Derken , içimde bir heyecan '' söyle hadi , söyle bak , bir dene nasıl rahatlayacaksın , hem bir kerecikten bir şey olmaz ki '' dedi bir ses .
Dedim ;
 - Hasta oluyorum galiba , bir kırıklık var üstümde , gelmesem ben ?
- Aaaa , sen böyle yapmazdın , hadi ya , açılırsın bak , iyi gelir belki .
- Yok , içim titriyor , daha kötü olmayayım , ben gelmicem , hayır .
     Bir hayır deyişim var ki , tek kelime edemedi kimse , bir de söylerken azıcık gözlerimi kıstım , omuzlarımı çektim , ellerimi böööyle kavuşturdum , sanki bir ısrar hamlesi yaparlarsa  düşüverecekmişim gibi yere :)))  Yuttular vallahi . Ohhh bee , gittiler hepsi , misss gibi yalnızlık kaldı bana , en temizinden . Tra lala la laaaa .
    Kapı kapanır kapanmaz kalktım , giyindim , iki de süs yanağıma gözüme , harika görünüyorum . Kahve yaptım kendime , müziği açtım sessizce , gözlerimi kapadım ...
    Dinledim , dinledim , dinledim ... Bir daha bir daha ... Ve '' Bize Kalan Nedir  ? '' dedim ...
Söylesene , nedir ? Dinle de söyle ama ...

  http://www.youtube.com/watch?v=Eqr2UbYT2GU&noredirect=1




25 Şubat 2012 Cumartesi

23.Yüzyılı Hayal Ettim de

Hayallerimin sınırı yok bu aralar . Yüz nakli tamam , kol bacak da takabildik , ala . Farelerde kulak yetiştiriyoruz , kulağı alıp Hasan Ustaya takıcaz, duymasa da olur , ilerde duyanını  da yaparız . Genetiğiyle azıcık oynadın mı , fasulyeden karpuz yaparız , sinekten manda . E bizim türkülerde hep bir mantık vardır zaten , yok mudur ?
   Manda yuva yapmış söğüt dalına , amman aman ,
   Yavrusunu sinek kapmış , gördün mü amanin aman ...
Yurdum bunu önceden gördü de yaptı bu türküleri dimi :)
Olmayacak mı sanıyorsunuz , e tabii siz o kadar yaşayamayacaksınız , kökünüz alınmadı tabii , aaaa siz de benim gibi köksüz bağsız mısınız yoksa , bir dereden bir tepeden mi anneniz babanız sizin de . Olsun olsun üzülmeyin , yakında herkes kendi kök hücresini yedekleyecek , ne lazım ,  mide mi mesela ? Durun ya ...
'' Bir haftada kökten mide hazırlanır '' ilanı görmüştüm ben geçenlerde diyecek arkadaşınız . Ala :))
Hayal et ;
Kasaba gittin ,
- Kök nesil bir süt dana Ali abi , antibiyotiksiz bir de tavuk alacaktım.
 - Yeğenim bunların hepsinde antibiyotik var artık , boşa direnmenin anlamı yok , bunlar temiz tavuklar , hem ilacın kendisi daha pahalı eczanelerde , iyisi mi hem beslen hem tedavi ol işte .
     Yok , daha fazla uzatmadan örnekleri , hayal edelim 23. yüzyılı hadi . Bunlar 21 - 22 . yüzyıl çileleri ,ara geçiş dönemi kayıtlarımız ...

Yıl 2312 ;
Dünyanın hiç bir  yerinde şehir, kasaba kalmadı . Herkes köylerde yaşıyor . Kendi tavuğu yumurtadan kesilen her köylü , sormadan komşusunun kümesinden yumurta alıyor . Şişe diye bir şey olmadığından , tasını kapan ,ineği olan komşusundan sütünü alıp evine götürüyor .Sebzede böyle bir durum yok , herkesin bahçesi zaten sebze dolu . Market , kasap , şarküteri gibi tüm dükkanlar '' bir zamanlar '' sınıfına girdiğinden '' redundant'' meslekler haline geldi , bu işten para kazananlar da zaten başka mesleklere yöneldiler. Doğal gazın , doğal olmadığı zaten 21. yüzyılda anlaşıldığından ısınmak için yine herkes ormana gidiyor. Baltalar elimizde , uzun ip belimizde türküsü yeniden moda oluyor . Tarkan söylüyor yine ama O da doğal yaşadığından adı artık Terkan zaten . Yaşayacak çocuk doğduğundan , düşüklere müdahale yok ! Doğal seleksiyon ...
   Hayal et , haydi hayal et  ...
                                                                                                    gizlikoza

24 Şubat 2012 Cuma

Olur Ya

Olur ya bir gün kaybederiz birbirimizi ,
Olur ya , o gün öyle ani ,öyle hesapsız kitapsız gelir ki sonsözsüz kayboluveririz ortadan ,
Olur ya, hayatımızın son anı gibi bir vedaya bile vaktimiz  olmaz .
Olur ya, vedasız çekip gidebilenlerdenizdir hani , vedaları sevmediğimizden ...
Ve hani olur ya , bir gün  defterlerimiz saçılıverir  yerlere ,  bir tuhaf çarpışma anında ...
Sanki bir yerlerden tanışıyormuşuz gibi oluruz hani...
Ya da bir ses , bir söz aşina gelir bir yerlerden...
Sakın tanışıklık gösterme , söyleme sakın  yerini kozanın kimselere ...
Ve sakın okuma içindekileri o diğerlerine ,
Ama sen gülümse ,
Sen gülümse ...  
                                         gizlikoza

23 Şubat 2012 Perşembe

BAAKK BAAK KUŞA BAK

    
Derler . Bakarsın saf saf ağzın bir karış açık. Yutarsın kaşık dolusu çorbayı anında. Büyüklerin seni ilk şapşal yerine koydukları denemedir bu. Baktılar ki yutuyorsun devam. Sen sonuna doğru ayılırsın, başını çevirirsin o hamleye . Ama başka yöntemleri de vardır , sende denenmediği için bilmezsin , yine yutarsın. Şapşalsın sen işte yuttun . En sevdiğin oyuncağını sallarlar havada , tam tutayım dersin , tutamaz, ama yutarsın.

 Düşersin. Canın yanar, doya doya ağlasan geçecek , ağlatmazlar seni . Şöyle ağız dolusu bi auuuuu  yapmaya kalkıştığın o saniye koşarlar hemen , '' baak baak kim geldi baban mı o ? '' derler , bakarsın , baba maba yok. Üflerler sonra yaranı , geçti geçti bak , bi öpeyim geçsin derler . Komiklikler yaparlar , hatta yine kuşlardan medet umarlar , sustururlar seni. Off , çoğu aptal bu büyüklerin . Ama belli etme sen yine . Etme de , büyüyünce sen öyle yapma olur mu ?

 Büyüyünce de unutma bunları . Unutma da '' keşke hep çocuk kalsaydım '' deme bak. Hatırla işte nelere maruz kaldığını.

 ' Ben şimdi bakkala gidiceem , sana çikolata alıp gelicem , sen uslu uslu oyna '

 Bekle ki akşam olsun , sapsalsın sen ya, ne vakitten anlıyorsun ne de nakitten. Koca günün karı o minnacık çikolata mı , hayır ! Bunun için tüm gün çalışılır mı , hayır ! Öğreneceksin bunları.

Büyürsün. Canını yine yakarlar , ne kuş bulursun bakacak, ne de yaralarını geçirecek öpücüğün tılsımı ...

 Öyle bir üzerler ki seni, ummadığın anda , ummadığın yerde .. Gafil avlamak üzerine gelişmiş bir lugatla  , hangi dilden olduğunu bile anlayamadığın kelimelerle. Sen o dili hiç öğrenemeyeceksin. Çünkü o kişileri sen hiç tanımıyorsun . Onlar da seni asla tanıyamayacak.

 Hem hatırlasana , küçükken ne yapardın ağlamamak için ? Gözlerini aç kapa , aç kapa . Oldu işte bak , ağlamadın. Aferin sana... Geçti.  Hem ağlamazsan , söz , attaya götürücem seni :(                          Hadi ama TırTıl  , yapmaaaa :((                 
                                                                                               gizlikoza

21 Şubat 2012 Salı

Neden Koza ?

      Koza , gizli bir mabed gibi gelir bana . Kimsenin seni rahatsız etmeyeceği , '' ayy canım ya , ne şeker şeysin sen öyle '' ya da '' noluyor bu aralar neşenden geçilmiyor ( ya da tam tersi ,  ' neyin var durgun görünüyorsun bu aralar ' ) demeyeceği gizli bir sığınak gibi . Koza , benim bir anlamda ruhumu şarj etme yerim kısacası . Benden başka hiç kimse şarj edemez çünkü beni , beyhude gayretler , nafile ilgilerle ne kırılmış kalbim düzelebilir ne de enerjim eski haline gelebilir. En iyisi mi girersin kozacığına , kısa ya da uzun kendinizce gerekli zamanı doldurunca çıkarsın en kelebek halinle ... Iki sakıncası var kozaya girmenin , bilnmesi gerekir . Çok kalmayacaksın mesela . Tamiratı en hızlı yapıp çıkacaksın ki işe yarasın , yoksa meraklılar anlarlar bulurlarsa kozanı , ipek derdine düşer haşlayıverirler seni . Kendi kozanda ölür gidersin de ruhları duymaz . Ya gümüş hançer , ya ipek urgan misali , eğer bir fayda sağlamayacaksa , bu hançer bari senin kendi hançerin olsun değil mi ama , elin ipek urganına ne gerek var .? Ikincisi , sen oraya enerji toplamaya girdin , yok öyle çok kalmak orada ! Çıkacak ve uçacaksın . Uçmak şart ...!
      Bu yüzden gizlikoza burası . Bildiklerimi öğreteceğim , bilemediklerimi soracağım bir sığınak işte . Hani uçmak dedim ya , uçan biri ancak uçurabilir etrafındakileri . Göçmen kuşların öyküsünü bilirsiniz ... Topluca uçarlar sıcak ülkelere . Başa en güçlü kuş geçer tek başına , ardından diğerleri binlerce ... Baştaki kuş kanat çırptıkça oluşan hava akımı diğerlerine kolaylık sağlar , daha az yorulur , ve bu yorulan kuşun dinlenmek için en arkaya geçmesiyle sürer gider . İşin mantık ve fizik kuralı budur . Ha , bu arada içlerinden bir kuş yaralandığında ya da hastalandığında gruptan iki kuş onunla beraber ayrılır kafileden . O kuş iyileşene kadar bırakmazlar onu , ta ki düzelene ve başka bir kafile gelene kadar beklerler ve yola yine koca bir grupla devam ederler . Biz gibi ...

20 Şubat 2012 Pazartesi

Ben Anlarım

Bir kırlangıç ol, gel pencereme..
Varsın olmasın kanadın kolun..
Altı aymış ömrün,öyle mi?
Kalamazmıssın çok ,kime ne..?
Suçluymussun,
Kırıkmış kanadın kolun..
Bakamazmıssın yüzüme,
 Öyle diyorlar..
Kızgınım çok,kırıldım çok..
Doğru diyorlar..
Buz gibi suda yakmıssın beni..
Hem donmuşum,hem yanmışım,öyle mi?
Geçer demişsin,,yine mi?
Bak yüzüme,.bak hadi,,ben söylerim…
Bir kırlangıç ol,gel pencereme…
Konacak mı,gidecek mi,ben anlarım…
Olacak mı ölecek mi,ben söylerim…

gizlikoza

MESELA

Yaz denince yazılmıyor ki şiir
Biraz acı çekeceksin
Duman duman olacak hayatın biraz,
Ayrılacaksın sevdiginden mesela…
Terk edilecek,
Terk edeceksin biraz….
Mıhlanmış sevgilin ruhunu ezecek ya da…
Çoktandır esirgedigi selamıyla… Mesela….
Uyuttugun o kalp acın …
Yeniden uyanacak , kımıldayacak yerinden de…
Yine de belli etmeden alacaksın selamını,
Vereceksin yiğitçe…
Sana bir şey olmamış dim dik ayaktaymışsın gibi hatta..!
Nasılsın, diyebileceksin O’ na..
Diyebileceksin ki....
O gözlerinde biriken yaşı anlayamayacak kimse...
Bir şiirmişçesine dökeceksin ortaya..
Baskaları toplasın ortalığı diye hatta..
Yeter!
Sen yorulmuşsun,uyu biraz..
Uyu biraz...
Uyu biraz..( Kendine Seslenme Sevdasında Şiir..) MESELA..