28 Ekim 2012 Pazar

Özle-Me

 - Özledim.
- Beni mi?
- Hı hı
- Neden gelmedin?
- Gelemedim işte... İstedim, gelemedim
- O zaman, başka zaman özle, geleceğin zaman özle. Ki anlayayım.
- ...
       Bana özlemi anlat. Nasıl özlediğini söyle haydi. Kokusu burnunda tütmek gibi mi, sesini duymak, birlikte kahkahalar atmak mı? Kalabalıkta bir minnacık göz teması ve hafif bir gülümseme mi?
Konuşmadan söylemek, gözlerinin içine bakıp söylediklerini anlamak mı? Bahaneyle yanından geçip parfüm izini hatırlatmak mı? Söyle nedir özlem, sen nasıl özlersin?
        Düşün, nasıl hissettirirsin özlediğini. Özlüyorsan yanında değil demektir değil mi? Neden peki? Neyi eksik bıraktın da uzaklarda ve neden burnunun direği sızlıyor aklına geldiğinde? Cimri mi davrandın yoksa sözlerinde söyle, sevdiğini anlatamadın mı yoksa?
Kolay olanı lafta kalandır oysa. Seni özledim demenin sığlığında kalacağına kürek çekseydin ya derinlere derinlere. Bak, yok işte. Bak özlüyorsun.
        Şimdi tarif et haydi. Dalgalar yarat. Yarat ki yanına kadar gitsin çarpa çırpa sevdiğinin. Her kimse... Ve özlemeyecek kadar yakınında ol. Ve...
Ve, özleyeceksen yeniden, derin iç çekişlerinle isteyeceksen yanına ve  anacaksan özlemle yine...
Lütfen özleme. 

- Özledim, seni, en çok seni, sadece seni,
 diye başla hadi, başa dön.En başa. Haydi. Belki gidersin de. İstiyorsan tabii...