22 Kasım 2013 Cuma

Öyle Her Yere, Iııh!

Yazmıcam öyle her yere! Kötü, fena, kalbi kara insanlara! Bu harfler nasıl diziliyor yan yana biliyor musunuz siz! Ohh, oku mis gibi yumuşak( ya da sert) koltuğunda, burnuna parmağını sok gören yok , böyle dişlerini çıt çık yap keyfince, sonra bir yere gelince a-ha da beğenmedim de çiz koca yazıyı! Kolay tabii sana.

Yazmıcam öyle her yere! Kos kocaman duyguları olan insanlara yazıcam ben bekle sen! Yok, dünyayı filan kurtarmıcam da, izin de vermicem kelimelerimi çiğneyip çiğneyip yere tükürmelerine!

Burası benim yerim, burada anlatıcam içimde coşanları, burada ağlıcam bööğ böğ, ağlamam geldiyse. E geliyor arada napıym! Şimdi mesela... Elalem fingir fikir az içmiş, başı hoş otel koridorlarından geçiyor odasına. Ben? Ya ben? Kenarı yırtılmış kağıt fener gibiyim. Ulaşacağım KİMse ulaşacağım yerde değil. Çünkü ben yerimde değilim.Çök dibe çök çök çök TırTıl, sürün yerlerde. Ya da dök içini işte böyle, gel git oku; ''n'olmuş da ben böyle yazmışım?'' dersin günler sonra...

24 Eylül 2013 Salı

Son Bakış

Adetim böyle benim. Giderken son bir bakarım.
Baktım şöyle bir. Yanıma alsam mı şunları da diye içimden geçirdim.
Ne lazım olacak ki, kalsınlar dedim sonra.
Kendime baktım tam çıkarken . Üstüme başıma baktım, elimle saçlarımı düzelttim, düzgündüm, sanki biraz da üzgün.
Sonbahar ya ondan olsa gerek, içimde de garip bir hüzün. Erken mi acaba diye saatime baktım, hayır değil, hatta tam zamanı. Çıkmam gerek.
Bu acele, bu zamansız, bu pürtelaş çıkışlarımda hep elim ayağıma dolanır. Sanki bir şeyleri unutmuşum gibi bir garip his var içimde. Aman alma, alma ne yapacaksın ki boş ver, boşu yine sen dolduracaksın, dedi içim..
Yine de bir son bakış attım. Arkana bakma dedi, içimden bir ses, oraya gitmiyorsun...
TırTıl

22 Eylül 2013 Pazar

Ateş & Kül

Yes, I know from where I came!   
Ever hungry like a flame, 
I consume myself and glow. 
Light grows all that I conceive, 
Ashes everything I leave: 
Flame I am assuredly. 




Geride bıraktığım ne varsa kül,
Ateş benmişim demek ki...
(Nietche)

10 Haziran 2013 Pazartesi

CUMHUR; nİhaYET, Cumhuriyet; İLELEBET

Bir ev düşünün. Anne  yutkunur çoğu zaman, çocukları üzülmesin diye , ''yanlış anlamışımdır, belki öyle dememiştir'' diye, içine atar ve gülümseyen yüzünü esirgemez çoğu zaman yuvasından. Babaya karşı kalkan olan da odur genellikle. Babanın haksız olduğu durumlarda da babayı ezdirmez çocuklarına, ''yorgun bu aralar''  der geçiştirir. ''Ama, ama ama ama anneee'' nidaları yükselir evde. Huzur git gide azalır, ama yine de idare edilir...

Ta ki, ta ki bıçak kemiğe dayanana kadar! 
Bir olay, ufacık birşey adeta bahanesi olur bardağın taşmasının. Dağılır, toz dumana karışır. Onca şeye susanların, neden bir olaya bu kadar tepki gösterdiğine şaşarsınız . Ve pısırık sandığınız çocukların, her şeyden uzak tutmaya çalıştığınız yavrularınızın enerjisine şaşar, hayran kalırsınız. Ve artık engellemeye çalışmazsınız siz de duygularınızı...

Ülke de bir yuvadır. Analardan, babalardan, çocuklardan oluşan. ‘’Gençlik nerede?’’ diye bakındığınız, ‘’nerede bizim zamanımızdaki gençlik’’ diye küçümsediğiniz  gençlik, uyanıp yüzünü yıkamıştır. Kah anne babalarıyla, kah yaşıtlarıyla, yılmaz bekçiliğin ne demek olduğunu bildiğini gösterip, rüştünü ispatlamıştır. Ne mutlu…

Annesiyle, babasıyla, ninesi dedesiyle, ve kendi yaşıtlarıyla bütün nesiller iç içe, el ele tutuşmuş bir millet, ağır sözlerin, ağır yaptırımların ve de amacını çok çok aşan ithamların altında daha fazla susamayacağını göstermiştir. ‘’Eeeeeee yeter artık !!!’’'ın ayak sesleri,  Cumhuriyet meydanlarını, ana caddeleri, ara sokaklara bağlamıştır.
Cumhur haklıdır. Cumhuriyet ilelebet demiştir halk... Ata’m sen rahat uyu, bekçileriniz, demiştir Ata’sının gençliği. Heykellerin, posterlerin bir tapınma aracı olmadığını, kalplerde de altın tahtlar kurulabildiğini göstermiştir. İçlerine attıkları çocukluk bayramlarını, çocuklarıyla el ele kutlama niyetlerinin iradesini caddelere taşımıştır yaşı ileri olanlar. Siyasetlerüstü, partilerüstü, dinlerüstü bir yürüyüşte, çıkan ses gençliğin sesi, nefesidir.
Yüzlerine püskürtülen su, nasıl da uyandırdı çocukları…
Babalar, nasıl da gururlu oğulları kızlarıyla…
Peki ya annelere ne demeli? Kızınca da çok güzeller değil mi?
Ne Mutlu…
Kadını, erkeği, çocuğuyla bütün ülke, günaydın çayı ikram ediyor ülkesine, buyrun. Buyrun için. Gün aydın.
Şimdi sıra onları kucaklamada tümden. Dilerim kucaklar açılır, yanlışlar tarihe gömülür.
 Sevgi ve saygılarımla, Ata'ya, sizlere, yılmaz bekçilere ...

23 Nisan 2013 Salı

Laf Lafı Açmadı


Ne biçim Nisan bu, diye düşündü kadın. Az güneş, çok soğuk . İçi titredi, hohladı ellerini birbirine sürterek.
Yine de içerde oturmak istemedi canı, üşüsün hasta olsundu, ne vardı…Aksiydi bugün, her günün aksine…
 Esiyormuş, yağacakmış, üşüyebilirmiş...
 Beni düşünmek sana mı kaldı, der gibi baktı garsona. Ne dedim ki ters ters bakıyorsun, der gibi baktı garson da ona.
Her zamanki gibi mi ? diye sordu garson. Orta şekerli kahve mi yine, der gibi geldi kadına.
Hayır, der gibi baktı kadın.
Nasıl hayır, der gibi baktı bu kez garson.
Öyle hayır işte, der gibi baktı kadın yine.
Ve,
Kahve olana kadar bir çay içeyim, üşüdüm, dedi kadın.
Allah allah, der gibi baktı, garson.
Ne bakıyorsun, der gibi baktı bu kez kadın. Aksiydi işte, her zamankinin aksine…

Saatine baktı sonra. Daha bir saat vardı. Arasam mı, diye düşündü. Vazgeçti. Geç kalsındı daha iyiydi, kavga edecek biri bahanesi olurdu en azından. Çayını yudumladı.

 Karşı masadaki adamın onu izlediğini anladı, çoktandır yapıyordu bunu belki de, o yeni farketmişti. Ne bakıyorsun, der gibi baktı adama dik dik. Adam gülümsedi, ayağa kalktı, kendisine doğru gelen kıza kollarını açtı, öpüştüler. Ne bakıcam sana, der gibi geldi bu hareket kadına. Aksiydi bugün, her zamankinin aksine…

 Oyaladı bir süre kendini, kah izleye bazılarını, kah karıştıra telefonunu. Maillerine bakar gibi yaptı bakmadı, notlarını okur gibi yaptı okumadı. Kafası darmadağındı zaten, baksa da görmeyecek, okusa da anlamayacaktı. Gelse bi arkadaşı, ahh gelse, gelse geçecekti hepsi. Gibi geldi ona. Her zaman iyi gelirdi onunla konuşmak. Ama bugün kararlıydı, hiç taviz vermeyecekti onun kendisini güldürme çabalarına, gülmeyecekti zaten. Sonuna kadar anlatacak, der gibi yapıp demediklerini,  neden demediğini de anlatacaktı arkadaşına. Güçlüsün sen, demesine de aldırmayacaktı, güçlü değildi zaten bugün.

Yanına yaklaşan çocuğu hiç farketmemişti. Ufacık küçücük bir çocuktu, gözleri gülüyordu . Kendine geldiğinde çocuğun kahkahalarla güldüğünü anladı burnunun dibinde. Ona  bakıyordu çocuk.
Ne bakıyorsun bok mu var, der gibi baktı kadın. Aksiydi bugün, her zamankinin aksine.
Evet, bok var, der gibi baktı çocuk, gülerek. Güvercin, dedi, masaya kaka yaptı gitti, dedi. Gülüyordu hala. Aldırmadı kadın. Ne var bunda, der gibi baktı çocuğa. 
Gel oğlum, dedi babamsı bir adam, aldı çocuğu kucağına. O na da, ne bakıyorsun bok mu var, der gibi baktı kadın. Aksiydi işte. Her zamankinin aksine…

Bekledi, bekledi, bekledi kadın. Gelmedi gelecek olan. Gelirdi oysa,  ne zaman lazım olsalar birbirlerine. Eli telefona uzandı kadının, durdu sonra.  Aramadı. Bekledi, bekledi… Geç kaldığı için kavga bile edemedi, gelmediğinden.
Gelseydi; laf lafı açacak, anlatacaktı.
 Laf lafı açmadı. Kadın eve gitti. Akşam da laf lafı açmadı. O da bir laf etmedi.
Aynaya baktı kadın, yatmadan. Neyin var, der gibi baktı kendine. Kendi cevapladı sonra… Boş ver be geçer,  der gibi baktı kendine. Uyudu sonra.
Geçmişti …

TırTıl



6 Nisan 2013 Cumartesi

Hep Aklın Kalacak

Her aklına geldiğinde güleceksin kendi kendine. Aldırmadan güleceksin hem de yanındaki ciddi insanlara. ''Pardon'' diyecek, kendini toparlayacak, ama için için güleceksin aklına her düşüşünde O.
Nasıl da eğlendiğinizi düşüneceksin bir zamanlar; tüm dertlerinizi sümen altına itiverdiğiniz o dakikaları hatırladığında.

Hiç pişmanlık duymayacaksın. Hiç yargılamayacaksın kendini. İçinden geldiğince sen olabilmenin tadını doya doya çıkardığın o anlar için. Teşekkür edeceksin O'na, içinden...
O duymayacak ama bilecek.
O bilir.
Dilinin ucunda duygularının olduğunu, ama söylenecek kelimelerin orada olmadığını bilmez mi hiç?

Öğrendiğin hiçbir şeyin O'nda öğrendiklerin kadar sende iz bırakamadığını görüp hayrete düşeceksin. Her gün, her yeni şeyde üstelik. Belki de bu yüzden kendini hiçbir şey bilmezmiş gibi hissedip çocuklaşıyordun yanında. Şaşırtmaların da, şaşırmaların da hep bu yüzdendi.

Hep aklında kalacak yapamadıkların, şöyle bir bırakıp kendini. Belki de kızacaksın kendine, acabalarının keşkelerine yenik düştüğünü görüp.

Hep aklına düşecek, gülümseyeceksin kendi kendine

Ve hep aklın kalacak...
.

19 Şubat 2013 Salı

Gözüm Sizi Bir Yerden..

    Isırıyor değil mi? Isırıyor da nereden ısırıyor bilemiyorsun tabii. Her sabah sigara almak için uğradığın marketteki kasiyer kızım ben. Her akşam iş çıkışı uğradığın, aldıklarınla evli olduğunu tahmin ettiğim adamsın sen de. Ultra Prima, peynir, süt, pril ve orkid, başka neyle açıklanabilir ki, evlisin sen. Hatta daha ileri gideyim, memursun sen. Bir; giyiminden belli, iki; düzenli akşam geliş saatinden ve sabahları uğrayış, üç; bir şey alırken yaptığın fiyat karşılaştırmalarından ... Daha da ötesi var bildiklerimin hakkında. Annesi aşırı titiz olan bir evin çocuğusun sen. Kasada sana uzattığım her kağıt paranın Atatürk başlarını aynı şekilde gelecek şekilde yerleştiriyorsun cüzdanına, arkadakileri beklettiğine aldırmadan, söylenmelerini duymadan yapıyorsun bunu üstelik. O kadar odaklanmışsın ki o düzgünlük ve simetri işine. Çocukken, ellerini yıkamadan sofraya oturtulmamışsındır, eminim. '' Bak, ellerini yıkamadan oturdun masaya, tuvaletten çıkmadın mı sen şimdi?'' diye azarlanıp durdun değil mi hep.Aslında hiç istemiyordun belki de memur olmayı, ahh o telkinler yok mu, ''Düzenini bilirsin, memur ol en güzeli, alırsın bir de memur kız, çift maaş geçinir gidersiniz.'', dedi baban, kim bilir...

    Bak, neler biliyorum hakkında senin, umurumda mı bütün bunlar? Hayır, asla değil. Düzenli müşterilerim hakkında ne tür çıkarımlar yaptıysam, bunlar da senin payına düşenler. Ama sen öyle misin? Hayır!
'' Sizi bir yerden gözüm ısırıyor.'' ha, bu mu söyleyeceğin şey hakkımda? Ben, bir günaydını, bir iyi akşamları, bir teşekkürü bile hak etmeyen sıradan biriyim senin için değil mi? Sadece senin için değil bu söylediklerim, üstüne alınma sen, diğer bütün hepsi, hepiniz böylesiniz. Ben görünmez iş yapanım, gözüne bakılmaz, gülümsenmez ve hatta konuşulmaz bir para alan, para üstü veren biriyim sana, size ve hepinize.

    Gözüm sizi bir yerden ısırıyor, ha! Hem bir şey söyleyeyim mi sana; Göz ısırmaz, görür, görür. Bakarsa tabii...

18 Şubat 2013 Pazartesi

Ne Bilinçmiş ki altı bi dolu bi dolu şey

Böyle bir şey demek ki bilinçaltı dedikleri. Küçükken sana ne yapılıyorsa büyüyünce ya sen yapıyorsun ya da teşvik ediyorsun birilerini menem bişeymiş gibi ( ne menem var da menem yok mu ki, neyse)

Bizimkiler, niye bilmem sık sık boyumu ölçerlerdi benim, uzamayacak mı sandılar nedir. Bizimkiler dediğim babaannem yapardı daha çok, ay geçmez bir duvara yaslardı beni, eli başımın üzerinde, bir çizik atardı duvara kalemle, yanına da günü, ayı ... Soyun diğer yarısını çok da iyi bilmediğinden, uzayacak mı bu kız telaşındaydı sanki.

 Babam, zayıflığımdan galiba, en çok kilomu tartardı. Ne zaman bir yere gitsek birlikte, ''bir de burada tartalım seni'' der bi bahaneyle aspirin maspirin de alarak bir eczaneye sokardı beni.Çocukluk ya, biliyordum ki tartacak  illa ki, ben de bi hırka bi bişey ekstradan giyerdim, yarım kilo yarım kilodur diye. Otuz, otuz buçuk, otuz bir... Sanki bi suç işlemişim gibi önüme bakar çıkardım hep, olmuyor olmuyor. Yiyordum yiyordum yiyordum da '' yaramıyor bu kıza'' ne demekse yaramıyordu yediklerim. Hele beni uncu bir amca vardı,Tahsin Bey, Mecidiyeköy'de şimdiki Kanal D binasının bir alt sokağı mıydı neydi hatırlamıyorum tam, oraya sokmuyor muydu, bir iki sohbet muhabbet Tahsin amca'nın başımı okşaması filan bitince, '' hadi bi tartalım seni'' faslı! Oldu işte babacım oldu , buydu değil mi asıl şey... Çıkarırlardı beni o o un çuvallarının tartıldığı koca şeye. İlk basınca sallanır hafiften, durur sonra. Kuş gagası gibi iki şey birbirine denk durunca asıl kilon çıkıyor kantarda. E dün de 31 dim ki allalaaa. Daha çok yersen büyürsün tatlı kızım. E yiyordum ki, yiyordum.

Bunun avantaj olduğunu ilerde anlayacaktım ama o zamanlar epey bir dertti bana. Ve bu nasıl bir bilinçaltıysa, hala bana '' ayy kilo mu verdin?'' dese biri, bir hafta kendime gelemem, etkilenirim. Marazi birdurum gibi. Hani ergenlikte çok şişman olan kızlar, ilerde zayıflasalar bile hala kendini şişman sanırmış ya, bu da öyle bir takıntı gibi işte. Hep onların yüzünden. Yiyor yiyor yaramıyor buna. Tuhaf ve garip alışkanlıklarım da hep o zamanlardan kalma işte. Yemek yerken hala su, kola, ayran hiç bir şey içmem, içemem ben. Onlarla karnım dolar, az yerim diye.

Bu zaafımı bilenler hep takılır, zayıfladın mı sen biraz. Hayır yaaa! Ben de şimdi çocuklara yapıyorum aynısını. İstemiyorum aslında ama elimde değil. Bir ölçme biçme merakı gidiyor. Onlar da şikayetçi aslında.'' Ye bebeğim ye, bak Arıkan nasıl yiyor gördünüz mü, böööyle açıyor ağzını::))''
- Ama anneee Arıkan da dana gibi yaa:)
Suss. Konuşulmaz öyle:)
Elimde değil...

17 Şubat 2013 Pazar

Ben Anlarım


Bir kırlangıç ol, gel pencereme,
Varsın olmasın kanadın kolun.
Altı aymış ömrün,öyle mi?
Kalamazmıssın çok, kime ne?
Suçluymussun, kırıkmış kanadın kolun,
Bakamazmıssın yüzüme, öyle diyorlar..
Kızgınım çok,kırıldım çok,
Doğru diyorlar..
Buz gibi suda yakmışsın beni..
Hem donmuşum,hem yanmışım,öyle mi?
Geçer demişsin, yine mi?
Bak yüzüme,.bak hadi,,ben söylerim,
Bir kırlangıç ol,gel pencereme,
Konacak mı,gidecek mi,ben anlarım…
Olacak mı ölecek mi,ben söylerim…
TırTıl

8 Ocak 2013 Salı

Sende Saat Kaç?


Hangi belirsiz mevsimin ,ne zamanı orda şimdi?
Çilek olabilir mi mesela, ya da kiraz zamanı
Güneş ısıtıyor olabilir mi sizin elleri?
Kar beyazı  ayaza kesti buraları
Oralarda çıplak ayak geziliyor mu mesela,
Ya da sen nerelerde geziniyor, neler yapıyorsun ?
Çok mu çalışıyorsun  hala,
Yine, yine mi bulamıyorsun bir boş zaman?
Bir es zamanı yap kendine hadi, çay demledim sana
Akreple yelkovanın dansını izle, dinlen bir
Çayını yudumla, yüzüme bak ve gülümse,
Sende saat kaç?
 Doğum günümü bir geçti benim bak.
TırTıl